Sıcak sıcak sıcak.. İş güç yapasım yok yine, pek çok şeye üşeniyorum. Bu aralar dinlenmek, kendimi rahatlatmak, kafamı dağıtmak için bu bilezikleri yapmaya takmış durumdayım, kendime, sevdiklerime yapıp duruyorum. Renklerle oynamak, yeni modeller denemek hoşuma gidiyor. Birkaçını bir arada takmayı da seviyorum. Bu sıcakta tek kullandığım takılar bunlar bu ara. 

Sıcakla mücadele esnasında bu kitabı okudum bu hafta sonu. Yeni tanıştım Barış Bıçakçı'yla. Dilini değişik buldum başta, dakikalar akıp geçtikçe sevdim. Cemil'in evde uğraştığı ruhsal sökükler ilgimi çekti. Nazlı'yla ve arkadaşlarıyla ilişkileri de. Sakin, dingin, okunası bir kitap...

Bir haftayı daha devirdik, başlasın bakalım yeni hafta...

Hava inanılmaz sıcak, ev sıcaktan kaynıyor, sokağa ise adım atılmıyor. Geçenlerde katıldığım bir kınanın ardından bugünlerde evlenenlere ayrı bir üzüldüm, makyaj durmuyor, saç desen çabucak bozuluyor, allah kolaylık versin ne diyeyim.

Bu resim katıldığım kınadan, sevgili arkadaşlarımız hep mutlu olsunlar inşallah.

Örgü bileklik yapmayı çok seviyorum, renk renk çok eğlenceli, ancak biraz göz yorucu. Dün aldığım renkli ayakkabı bağcıklarıyla da bu iki bilekliği yaptım. 

 

          Eveett deniz kenarında geçirdiğim tatilim şimdilik sona ermiş durumda, ancak işe gitmiyorum bir hafta daha evdeyim, tazelenmeye devam, işten hızla kopmaya da :) Bu yıl uzun bir aradan sonra ilk defa tatilde işi gücü düşünmedim, zihnimi öyle bir boşaltmışım ki normalde rüyalarımı hatırlamakta zorlanan ben abuk subuk pek çok rüya gördüm, bilinçaltım üste çıktı herhalde.. İşle ilgili aklımda bir tek Kitana'm vardı, ne yapıyor bensiz diye, onunla da uzun uzun konuşarak aldım tüm bilgileri, çok ayrı kalmamış olduk. 

           İznimin ilk günü mezuniyetimin 10. yılı sebebiyle okulumdaki törene katılmak, sevdiklerimi, dostlarımı görmek ve 10. yıl madalyamı almak üzere günü birlik Ankara'ya gittim, bu görüntüler o günden.

Ankara sonrası annemi ve babamı alarak Ayvalık'a doğru yola çıktık. Bu yıl anneli- babalı tatil planı yapmıştık eşimle.  O da annesiyle Bursa'dan hareket etti, hemen hemen aynı anda vardık kalacağımız otele. Bol dinlenmeli, yüzmeli, biraz gezmeli, rahatsızlığı bulunan babama destek olunmalı bir tatil yaptık bu sene. Otelimiz Sarımsaklı'da ihtiyaçlarımızı karşılayacak yeterlilikte ve temiz bir oteldi, Sarımsaklı plajı öğleden sonra kalabalık olmasının dışında çok güzel bir plaj, deniz süper, kumlar şahane. İlk 2-3 gün boyunca esen rüzgarın etkisiyle son 5-6 yıldır süregelen kol ve bacaklarımda bulunan ve tatillerimi kaşınmaktan zehir eden güneş alerjim bu yıl tatilin 5. günüde başladı, bir sevindim anlatamam, hem de sadece bacaklarımda olup kollarımı kaşıma zahmetinden kurtulmam sevincimi 2 kat artırdı. Ben de fırsattan istifade bol bol yüzdüm, cildimi sakıncalı olmayan saatlerde bol güneş korumalı losyonumla güneşle buluşturdum.

Sarımsaklı'ya gitmişken çevre görülmeli dedik, düştük yollara. Şeytan sofrası  foto.daki saçlardan anlaşılacağı üzere pek rüzgarlıydı, uçuruyordu bizi, çok kalamadık, anneler üşüyünce güneşi bile batıramadan ayrıldık.

Ayvalık limanıyla, eski rum evleriyle, çarşısı, pazarıyla huzur dolu bir yer, dört mevsim yaşanılası. Pazarı gördüğüm en büyük semt pazarıydı sanırım, pazar çıkışı rağbet gören sakızlı ve peynirli kurabiyeleri denedim, pek lezzetlilerdi. (Denize girmekten ucu aşınmış ojelerimi mazur görün lütfen)

Perşembe günü kurulan Ayvalık pazarından bir kare

Sakızlı kurabiye

Peynirli kurabiye

Bu da pazardan aldığım bluzun sırt detayı, her yerde var sanırım bunlardan, ben çok sevdim.

Cunda'ya uğramayalı da uzun zaman olmuştu, Taş kahve'de içtiğimiz kahvenin, hemen karşısında upuzun bir kuyruğa girip aldığım lokmaların tadı, annemin ne kadar çok aldığımı söylemesinin ardından bir tane bile kalmayan tabağın görüntüsü gözümün önünde hala.

 Tok karnına gidilmemeli Cunda'ya yoksa bu şahane mezelere siz de benim gibi sadece camdan bakarsınız. 

Bunlar da Cunda'da çarşıda en çok gördüklerim.

Özge'nin tavsiyesi üzerine Sarımsaklı plajının Ayvalık'a doğru sonunda bulunan, İstanbul Bostancı'da da şubesi var olan Yaşar Usta'nın bu harika dondurmasının tadına baktım, dondurmada ilk 5'im bellidir benim, asla çilekli almam, yapay bulurum ama Özge'nin önerisi üzerine aldığım çilekli olan ve tamamen meyveden yapılan dondurmaya tek kelimeyle bayıldım. 

  Yaşar ustadan çilek&karamel:))

Yıllar önce gittiğim bu güzel yerleri değişmiş ancak bozulmamış olarak görmek mutlu etti beni, ruhumu dinlendirdi. Keyifli bir tatil geçirdik, şimdi tatil dönüşü yıkanacaklarla baş başayım..

Herkese güzel bir hafta dilerim...

Not: Bu arada post yazarken böyle kafasına göre yazıların altını beyaz çizgili yapıyor blogum çözüm bulamıyorum, uff ne yapsam:((