Bütün günün yorgunluğunun üzerine iş çıkışı spor yapmak zor geliyor genelde, çoğunlukla kolumu bile kaldırasım gelmiyor, ama artan yaşım, metabolizma hızım ve haşimato hastası oluşum yapmalısın yapmalısın diye iç sesimi harekete geçiriyor arada bir. Bu gün enerji eksikliğimi ve iş yorgunluğuma eklenen soğuk hava dalgasının bünyemde yarattığı olumsuz etkinin izlerini kendimi spor salonuna atarak zumba dersinin verdiği keyifle atabildim, latin danslarının adımlarıyla eğlenmek çok zevkli, zevkli oldukça da terletici ve olumsuzlukları silip giderici bence. Eve geldikten sonra şöyle bir çay demleyip yanında dün pişirdiğim keki mideme indirmenin ve verilen kalorilerin hızla geri alınışın yaşattığı mutluluğu ise anlatamam, ohh değmeyin keyfime...
Kitap severlere müjde;
Okuma günlüğüm blogunda kitap çekilişi yapmış, katılmak isteyenler için adres:
Minik kardişim uzun bir süredir işi gereği Ankara’da yaşamakta, üniversite yıllarımı geçirdiğim, bana mutlu/hüzünlü anılarımı her gidişimde anımsatan, sokaklarında gezerken halen kendimi öğrenci gibi hissettiğim, havasını solumaktan keyif aldığım, doğup büyüdüğüm İstanbul’umdan sonra en sevdiğim şehirde. Ablacığım da eniştemin tayin durumu ile birkaç ay önce taşınıverdi Ankara’ya. Ee haliyle gecikmiş de olsa bize de hayırlı olsuna gitmek düştü bu hafta sonu canımcığımla. Hazır gidiyoruz bir de sürpriz yapalım dedik, İstanbul’dan annecikle babacığımı da alıverdik yanımıza, onların geldiğini kardeşlere haber vermeden cuma iş çıkışı düştük yollara. Gece yarısına doğru vardık önce kardeşimin evine, sürpriz ortaya çıkıp da annemle babamı görünce karşısında, koca kız başladı sevinçten ağlamaya, eridi gitti tüm heybeti, pek bi mutlu oldu. Oradan hep beraber ablamın evine geçtik, o da görünce bizimkileri bir süredir aralarının limoni olmasına karşın bir içten sarıldı ki anneme, bir mutlu oldu ki, ne iyi etmişiz dedik onları getirmekle. Gece hasret giderme sonrası çektik bir güzel uykularımızı, malum paşazade yeğenim 08:30 sularında kalkıp acıktığından hepimiz 9’da kahvaltı sofrasında hazır olmak durumunda kaldık.
Paşazadem |
Kahvaltı sonrası yapılan planla Beypazarı yolunu tuttuk. Epey de uzakmış şehir merkezine, ama iyi ki gitmişiz dedik, gezdik, tozduk. Kendine özgü mimarisi, yöresel lezzetleri, bakır işçiliği, masa örtülerinin güzelliği ile gerçekten görülmeye değerdi.
Dönüş yolunda eniştemin arabasının lastiğinin patlaması azizliğine uğramış olsak da vesile oldu bize Kızılay’a uğrayıp kitapçı, dvdci gezmek için. Çok özlemişim şehrin gençlerle kucaklaşan, kalabalığına rağmen düzenini koruyan o sokaklarını, ertesi gün dönecek olmamız hüzünlendirdi epey beni, kasvetli, lodoslu hava da eşlik etti yol boyu hüznüme. Hazır erken yola çıkmışken Eskişehir’deki dostlarımızı de görelim dedik. Hafta sonu herkesi azıcık azıcık görmüş olduk, yetmedi tabii ama bir süre idare eder bizi bu özlem gideriş. Gezip gördükten, Bursa’dan uzaklaştıktan sonra dönüp kaldığım yerden devam etmek hayata pek bi zor geldi bana, bu gün yazmam gereken raporların arasından sık sık dalıp gittim iş yerimdeki pencereden yağmakta olan sağanak yağmura. Yarın daha kolay olacak biliyorum ama ben hep gezmek, yeni yerler keşfetmek, sevdiklerimle daha çok vakit geçirmek istiyorum.